Malın ayıplı olması halinde tüketici kendisine kanunen tanınan dört haktan istediğini seçebilir. Satıcı tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlü kılınmaktadır.
Abdülkadir Güzeloğlu
& Tarık Kurban
4
Nisan 2017
6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”), Avrupa Birliği ile
yapılan müzakereler çerçevesinde 25 Mayıs 1999 tarihli Tüketici Malları Satım
Sözleşmeleri ve İlgili Garantilerin Bazı Yönleri Hakkında 1999/44/AT sayılı
Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesinin iç hukuka aktarımını
gerçekleştirmek amacıyla 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun
8’inci ve 12’nci Maddeleri satış sözleşmesi ve bu sözleşmeden doğan ayıp
konusunu düzenlemektedir.
Ayıplı Malın Tanımı (Madde 8)
Maddenin
ilk fıkrası ayıplı ifayı, öncelikle sözleşmeye aykırı olarak yapılmış ifa
olarak tanımlamaktadır. Fıkraya göre ayıplı mal tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da
modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri
taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal olarak tanımlanmaktadır
Tarafların açıkça belirledikleri hususların
sözleşmenin içeriğini oluşturacağı aşikardır. Ayrıca aynı fıkra hükmü bir malın
objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması halinde de ayıplı
olacağını düzenlemektedir. Burada da kanun koyucu bir malın objektif olarak
sahip olması gereken asgari özellikleri taşıması gerektiğini taraflar arasında
zımnen kararlaştırılmış kabul etmektedir.
Maddenin
ikinci fıkrasında bir malın ayıplı olup olmadığının tespiti hususunda
kullanılabilecek bir takım kriterlere yer verilmektedir. Hükme göre ambalajında,
etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam
ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik
düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul
olarak beklediği faydaları azaltan
veya ortadan kaldıran
maddi, hukuki veya
ekonomik eksiklikler içeren
mallar da ayıplı olarak kabul edilmektedir.
Maddenin
üçüncü fıkrasında ise malın gereği gibi monte edilmemesi yüzünden doğan ayıp
halleri düzenlenmektedir. Buna göre sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede
kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından
veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte
edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının
tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki
yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı
ifa söz konusu olur. Bu hüküm tarafından maddenin birinci fıkrasında
kararlaştırılmış olan ayıbın varlığının malın tüketiciye teslimi tarihi anında ki
durumuna göre belirlenmesi ilkesinin yanında, malın teslim edildiği ancak
montajının teslim anından sonra yapıldığı durumlarda, ayıptan sorumluluk
kapsamına alınmıştır. Ayrıca sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde teslim
edilmemesi durumunda da tüketici, ayıplı mala ilişkin hükümlerden
yararlanabilecektir.
Ayıplı
Maldan Sorumluluk (Madde 9)
TKHK
Madde 9(1) hükmü satıcıyı malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye
teslim etmekle yükümlü kılmaktadır.
Aynı
maddenin ikinci fıkrasında ise madde 8(2) hükmünde yer alan reklamlarda
belirtilmiş olan hususların eksik olmasından kaynaklanan satıcının sorumluluğu
hükmüne bir istisna getirilmektedir. Madde 8, reklamlarda veya ilanlarda yer
alan taahhütlerin taraflarca bilindiği ve sözleşmenin içeriğine zımni bir
şekilde de olsa dahil olduğunu kabul etmektedir. Ancak Madde 9’da düzenlenmiş
olan istisnaya göre satıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan
açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden
beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin satış sözleşmesinin akdi
anında düzeltilmiş olduğunu veya satış sözleşmesi kurulma kararının bu açıklama
ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği
ile bağlı olmamaktadır. Bu fıkra satıcının, mala ilişkin olarak örneğin üretici
tarafından yapılan reklamlardan fiilen haberdar olmaması ve haberdar olmasının
da kendisinden beklenemeyecek olması ihtimalinin olduğu hallerde satıcının
ilgili taahhütlerle bağlı tutulmasının hakkaniyete uygun olamayacağı
düşünülerek düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre zikredilen hallerin varlığı halinde
satıcıya sorumluluktan kurtulma imkanı getirilmektedir. Böyle bir durumun
varlığını ispat yükü satıcıdadır.
İspat
Yükü (Madde 10)
TKHK,
1999 AB yönergesi doğrultusunda tüketici lehine bir ispat kolaylığı
benimsemektedir. Düzenlemeye göre teslim tarihinden itibaren altı ay içinde
ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda
malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya ait olmaktadır. Yapılan ifanın
sözleşmeye aykırı olup olmadığı hususu teslim anına göre saptanmaktadır.
Tüketicinin ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi için ayıbın, teslim anında
var olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Böylece özellikle malın ayıp yüzünden
telef olduğu hallerde ayıbın, malın teslimi anında var olduğunu ispatlamanın
zorluğu göz önünde tutularak, ilk altı ay için ispat yükü tüketici lehine yer
değiştirilmekte ve satıcıya yüklenmektedir. Burada kanun bir malın altı ay
boyunca sorunsuz çalışmasını, hayatın olağan akışına uygun olarak kabul etmekte
ve bu süre içinde mal yine de bozulmuş ise, kaynağında yani teslim anında var
olan bir ayıbın yattığı sonucuna varmaktadır. Tabii ki satıcının, bu karinenin
aksini ispat etme imkanı mevcuttur.
Maddenin
ikinci fıkrasında tüketicinin sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar
olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye
aykırılığın söz konusu olmayacağı düzenlenmektedir. Burada ayıptan haberdar
olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâller herhangi bir
muayeneye ihtiyaç duyulmadan tespit edilebilen veya satıcı tarafından açıkça
belirtilmiş olan ayıpları kapsamaktadır. Ancak dikkat edilmelidir ki, tüketicinin haberdar olduğu ayıplardan farklı
bir ayıbın daha sonra ortaya çıkmış olması halinde satıcının, ithalatçının ve
üreticinin sorumluluğu önceki maddeler uyarınca halen devam etmektedir.
Maddenin
üçüncü fıkrasında ise özellikle teşhir ürünlerin piyasaya arzında yapılması
gereken bilgilendirmelerin usulü düzenlenmiştir. Buna göre satışa sunulacak
ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından
tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı
bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba
ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi
üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Ayrıca teknik düzenlemesine uygun
olmayan ürünlerin hiçbir şekilde piyasaya arz edilemeyeceği de
belirtilmektedir.
Tüketicinin
seçimlik hakları (Madde 11)
Madde
11 malın ayıplı olması halinde tüketicinin başvurabileceği hakları
düzenlemektedir. Bu fıkra tüketiciye dört haktan istediğini seçme imkanı
vermektedir. Satıcı tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle
yükümlü kılınmaktadır. Buna göre;
(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek
sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim
isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün
masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile
değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir.
Tüketici,
satıcıya karşı bu taleplerden istediğini yöneltebilir. Ancak tüketicinin
kullanmak istediği talep karşı tarafa ulaştıktan sonra tüketici seçmiş olduğu
bu talebi değiştirememektedir.
Maddenin
ikinci fıkrasında tüketicinin dört seçimlik hakkından dolayı öncelikli
sorumluluk satıcıya verilmiş olmakla birlikte, ücretsiz onarım ve malın ayıpsız
misli ile değiştirilmesi hakları, üretici veya ithalatçıya karşı da yöneltmesi
imkânı tanınmaktadır. Böylelikle tüketici ile aralarında sözleşme ilişkisi
bulunmayan üretici veya ithalatçı firmaya da sözleşmeye aykırılıktan ötürü
sorumluluk yüklenmektedir. Tüketicinin, üreticiye veya ithalatçıya karşı bir
ödeme yapmadığı için sözleşmeden dönme hakkını kullanarak, satıcıya ödemiş olduğu
parayı üretici veya ithalatçıdan geri alması veya bedel indirimi hakkını
kullanması mümkün değildir. Tüketici bu haklarını ancak satıcıya karşı
kullanabilir. Buna karşılık ücretsiz onarım ve ayıpsız misli ile değiştirmenin
üreticiden veya ithalatçıdan istenmesi anlamlıdır. Zira elinde yeni mal bulunan
veya o malı gereği gibi onaracak olan üretici veya ithalatçıdır.
Üçüncü
fıkrada ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarının
kullanılamayacağı durumlar belirtilmektedir. Fıkraya göre ücretsiz onarım veya
malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri
beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp
oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde
malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın
tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınmaktadır.
Her ne kadar tüketici seçimlik haklarından birini kullanmakta serbest olsa da
özellikle ücretsiz onarım ve ayıpsız misli ile değiştirme haklarının
kullanılması bazı durumlarda satıcıyı çok zor durumda bırakabilmektedir. Buna
göre onarım ve ayıpsız misli ile değiştirme imkânsız ise veya satıcı için
orantısız güçlükleri beraberinde getirecek ise tüketici bu haklarını
kullanamamaktadır. Burada orantısızlığın tespitini yapacak olan kişi hakimdir.
Dördüncü
fıkra, tüketicinin ücretsiz onarım veya ayıpsız misli ile değiştirme
haklarından birini seçtikten sonra bir mağduriyet yaşamaması için azami süreleri
belirlemektedir. Fıkra ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile
değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya,
üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut
ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi
zorunlu olduğunu düzenlemektedir. Eğer bu sürelere uyulmaz ise tüketici diğer
seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
Beşinci
fıkra ile tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim
isteme haklarından birini kullanmayı seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin
tümünün veya bedelden yapılan indirim tutarının kendisine derhal iade edileceği
hüküm altına alınmaktadır.
Altıncı
fıkra, seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masrafların, tüketicinin
seçtiği hakkı yerine getiren tarafça (satıcı, üretici veya ithalatçı)
karşılanmasını öngörmektedir. Örneğin nakliye, posta veya iletişim masrafları
gibi. Ayrıca bu fıkra ile ayıplı mal bir kişinin ölümüne veya yaralanmasına,
bir malın zarar görmesine veya başkaca bir zarara sebep olmuş ise, tüketicinin
dört seçimlik hakkının yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri
uyarınca tazminat talep etmesi imkânı da her zaman için saklı tutulmaktadır.
Zamanaşımı
(Madde 12)
Bu
madde ayıplı maldan sorumluluğa ilişkin zamanaşımı sürelerini düzenlemektedir.
Maddenin
birinci fıkrası kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir
süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya
çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık
zamanaşımına tabi olduğunu düzenlemektedir. Aynı fıkranın taşınmaz satışına
ilişkin zamanaşımı süresini düzenleyen ikinci cümlesine göre bu süre konut veya
tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır ve taşınmazın teslimi anından
itibaren işlemeye başlamaktadır.
İkinci
fıkrada yapılan düzenleme ile ikinci el satımlarda satıcının sorumluluğu en az
bir yıl, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise en az üç yıl olarak
belirlenmektedir.
Üçüncü
fıkrada ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümlerinin
uygulanmayacağı düzenlenmektedir. Buna göre malın ayıbına karşı sorumlu
tutulanların, ayıbı tüketiciden ağır kusur ya da hile ile gizlemesi durumunda
zamanaşımı sürelerinden faydalanamamaktadırlar.
Tüketici hukuku ile
ilgili sorularınız için bize info@guzeloglu.legal
adresinden ulaşabilirsiniz.